Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Süper Lig Fenerbahçe "Lefter'in yerine kimseyi koyamam" - Fenerbahçe Haberleri

        HTPAZAR / Nazenin Tokuşoğlu

        Özlem’i aradım. Lefter Baba’nın torunu kendisi. (Önce “Özlem Hanım”dı. Son durum, maça gitmek için sözleştik.) “Bana yardımcı ol, dedenin en yakın dostuyla konuşmak istiyorum” dedim. Bir sonraki sahne: Özlem, Hasan Fetihi’yi kandırmaya çalışıyor; “Haydi Hasan Amca, ne olur birazcık anlatsan...” İki gün sonra... Hasan Fetihi’nin işyerinin bulunduğu Menekşe Han’a doğru yola çıktım. “Hasan Amca’nın hanı nerede” diye sorunca herkes gösterdi zaten. Her yerde Lefter’in fotoğrafları, gazete kupürleri var, masasının arkasında Lefter’le çekilmiş bir fotoğraf, bir de Fenerbahçe bayrağı. Hiç de Lefter zoruyla Fenerli olmuşa benzemiyordu Hasan Fetihi ya neyse... Bir güzel 1950’lere götürdü beni, sağ olsun. Epey de güldürdü, “Keşke bu bir film olsa” dedim hatta. Ta ki şu cümle gelene kadar: “En yakın arkadaşım gitti, ben şimdi adada ne yapacağım?”

        ‘Ben oruçluyken o da yemezdi’

        Sizi biraz tanıyalım mı?

        Aslen İranlı’yım. 1927’de, Lefter’den 3 yıl sonra, Başkale’ye 1 saat mesafede, Şahpur’da doğdum. Babam ben 4 yaşındayken öldü, 7 kardeş yetim kaldık. İlkokula bile gitmedim. O yüzden Farsça bilmiyorum, sonradan kendi kendi me Türk çe öğ ren dim. Rus Har bi son ra sı bi zim ora lar ka rı şık, da yı mın oğ luy la iki ka - fa dar hu dut tan kaç tık. O kork - tu, döndü; ben kaldım. Karımın da anası Türk, babası İranlı. Burada tanıştık, 1958’de evlendik. Benden 15 yaş küçük.

        Ne yiyip içtiniz o zaman?

        İzmirli bir tüccarın yanında işe girdim. O ölünce çocukları “Hasan Amca sen devam et” dediler, sonra kendi işimi kurdum. Bekarlığım Cihangir’de geçti, O zamanlar Rumlarla bir aradaydık hep. Cihangir şöyle böyle olunca Şişli’de bir daire satın aldım.

        “Şöyle böyle” derken?

        Bir ara çok bozuldu Cihangir, şimdi düzelmeye başladı. Sonra Büyükada’yı keşfettim zaten.

        Birbirinizi nasıl buldunuz?

        Görücü usulüyle. Lefter’le... Haa... Adada dolaşıyordum, o da aynı şekilde. Bulduk birbirimizi. Yıl 1950...

        Evlenene kadar birlikte çapkınlık mı yaptınız?

        Yapacağımız zaman ben hep kaçtım. Çapkınlık bakımından pek benzemezdik birbirimize. Lefter nerede akşam orada sabah yaşar. Dayım duysa kolumdan tuttuğu gibi İran’a götürür beni. Üstü açık spor bir arabası vardı rahmetlinin. Tarabya’da gidiyoruz böyle, kızlar hareket halindeyken atlardı içine. Sürat motoru vardı bir de, adadan iki dakikada karaya uçardık.

        Lefter futbolu bırakınca adaya mı çekildiniz?

        Yok canım, Lefter geçen seneye kadar yerinde durmadı. Kadınlar rahat bırakmazdı ki! Yunanistan’a giderdi, orada da yapışırlardı. Madam Allah’tan hoşgörülüydü. O da çok severdi ama eşini. Topçu adam, ne yapsın? “Sen Allah’ın sevgili kulusun, böyle madama, kızlara sahipsin. Seni kim çeker yoksa” derdim.

        Adada ne anılarınız vardır...

        Sorma. 60 yıl boyunca istediğimiz yere oturduk, yerimiz boş durdu. Çok bonkördü, kimseye para verdirmezdi. Tabii bir dakika boş kalmazdık, sürekli fotoğraf çektirmek isteyenler olurdu. Hiçbirini kırmazdı Lefter, bana fenalık gelirdi. Bazen işine gelmezdi, evden çıkmazdı, hasta dedirtirdi. Futbol oynayan gençlere takılırdı arada. “Adam gibi oynayın, dökülmeyin, hızlı olun” diye nasihat ederdi. Benim içkiyle aram yok. Bunlar içerdi saatlerce ama yanlarında otururken ben sızardım. Allah için hiç ölçüyü kaçırdığını görmedim Lefter’in o ayrı. Tatlıya bayılırdı, madamdan gizli gizli yerdik. Bütün gün Prenses Otel’in önünde otururduk, hava serinse Yıldızlar Kahve’de. Bakalım bu sene nasıl gideceğim oralara.

        TÜRK FORMASIYLA 2 GOL ATAN ADAMA BU YAPILIR MI?

        1955 yılında meydana gelen 6-7 Eylül olayları sırasında yanında mıydınız?

        Rum olduğu için evini taşlamışlardı. Adada değildim maalesef. İstanbul’da her yeri yıkmışlar. Yanımızda çalışan Kürtler de işin içindeymiş, ekmek kapısı diye bir bizim buraya dokunmamışlar. Atina’da Türk formasıyla Yunanistan’a 2 gol atmış. Yunan gazeteleri “İçten vurulduk” diye manşet atmış. Ona yapılır mı bu?

        Ne dedi olayla ilgili?

        Zoruna gitti ama hiçbir şey demedi. “Evdeydim ama korkmadım. Memleketimize ziyan oldu diye üzüldüm” dedi sadece. Çok milliyetçi bir adamdı. Ben de kendimi Türk hissediyorum ama onunki başkaydı. En “Türk’üm” diyenden daha milliyetçiydi. Atatürk’ü çok severdi. Kızlarını Rum’a verirdi isteseydi, ikisini de Türk’e verdi. Büyük kızından iki torunu oldu, Özlem’le Özcan. Ne severdi onları.

        Ayrı dinlere mensuptunuz, anınız var mı bununla ilgili?

        Hiç din muhabbeti olmazdı. Ama ben oruçluyken “Benim de canım çekmiyor” derdi, yanımda lokma yemezdi. Acıkırdı biliyorum.

        "ZORLA FENERLİ YAPTI BENİ"

        Lefter’le maçlara gider miydiniz?

        Ölmeden öncesi... Yılarca uğraştı götüremedi, sevmiyorum ne yapayım! Bir Fenerbahçe - Beşiktaş maçına haber vermeden gittim. O da oynuyordu, dikkati dağılmasın istedim. Duymuş; “Ulan bana neden haber vermedin pezevenk” diye söylendi. Adam öyle oynuyordu ki ağları deliyordu, canlı izlemek ayrıydı. Durduğu yerde kaleden kaleye atıyor, bambaşkaydı rahmetli. Futbolu bıraktıktan sonra, 1971 miydi neydi, mili maça gittik. Biri birine küfretti, kavga çıktı, Lefter de karıştı, ben kaçtım. Bir de İran milli maçı oynanmıştı İstanbul’da. Beni de İranlı bir tanıdık zorla götürdü. Gitmez olaydım, İran 6 gol yedi Türkiye’den. Lefter haber almış yine “Ulan pezevenk gittin ayağın uğursuz geldi, yediniz 6 tane” dedi. Bu kadar...

        Çok alemsiniz, Lefter’in en yakın arkadaşı maçlarına gitmiyor!

        Ama onun için Fenerli oldum. Futbolu sevmiyorum, bu sürekli oyuna getirmeye çalışırdı. Adada serinleyince Fenerbahçe montu çıkarırdı bir yerden “Al arkadaşım üşüme” diye. Zorla Fenerbahçeli yaptı. “Fazla konuşma” derdi. Kaç tane forma getirdi bana. Son zamanlarında sürekli fakir fukaraya kıyafet dağıtırdı, forma da tabii...

        Fenerin maçlarını beraber mi izlerdiniz?

        Hiç kaçırmaz evde seyrederdi, oynuyor gibi heyecanlanırdı. Fener yenilirse yanına yaklaşılmazdı, yenerse mutluluktan uçar dı. “Söyle lan kim kazanacak?” derdi. “Galiba bu sefer Beşiktaş” dedim bir gün, kızdırmak için. “Eşşoğleşşek” diye bağırdı. Neyse Fener kazandı yoksa Büyükada’ya giremezdim. Kızdığı zaman ağzına geleni söylerdi Allah rahmet eylesin. “Bu adam olsaydı böyle ...lik yapmazdı” falan...

        Kızınca Yunanca küfür sallar mıydı?

        Hiç. Yunanistan’dan çok ziyarete gelen olurdu, onlar Yunanca konuşurdu, Lefter Türkçe cevap verirdi biz anlayalım diye. Evde de hep Türkçe konuşurlardı. Atina’da evi vardı, gittiğinde 2,3 ay kalırdı. Sürekli hediye getirirdi. Ben de bizim oraların kokulu pirincinden getirtirdim ona, çok severdi.

        ÖLMEDEN ÖNCESİ

        “Heykele çok duygulandı. Hemen sulanırdı gözleri. ‘Niye her şeye ağlıyorsun’ dediğimde ‘Sen ne anlarsın’ diye kızardı. Sık sık ‘Hafta içi de gel çalışma artık’ derdi. Son zamanlarda tayyareden korkmaya başlamıştı, ömrünü havada geçiren adam. Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasına çok üzüldü. ‘Devletin işine karışmak istemem ama inşallah çıkar’ derdi. Çok severdi Yıldırım’ı. Şekeri 500’e çıktı o sıralar. Toparlayamadı ve hastaneye kaldırıldı. Ölmeden önce hastanede yanına gittim. ‘Hasan gelsin’ deyip duruyormuş zaten. Görünce acayip sevindi. ‘Nasılsın Lefter’ dedim. ‘Sen iyiysen ben de iyiyim’ dedi ve kapadı gözünü. Bu sene ilk kez Yunanistan’a gidemedi. Madam da kızlar da nasıl güzel baktılar ama bu kadar dayanabildi, yapacak bir şey yok. Hiç ağlamam o gün ağladım, hatıralar canlandı gözümde. Hâlâ kendime gelemedim.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ